Yazılar

Neden 18 yüzyıl

Kültürle (Batı kültürüyle) ilgili çalışmalarımızda 18. yy. ve sonrasında yaşananlara öncelik tanıyacağız. Şimdi yaşamakta olduğumuz dönemde olup bitenlere yön veren kavramlar ve tavırlar 18. yy.da oluştuğu için... Kültürle (Batı kültürüyle) ilgili çalışmalarımızda 18. yy. ve sonrasında yaşananlara öncelik tanıyacağız. Şimdi yaşamakta olduğumuz dönemde olup bitenlere yön veren kavramlar ve tavırlar 18. yy.da oluştuğu için...
*Aydınlanma dönemi bu yüzyılda yaşandı : Dünyaya akla göre biçim verme, akılla yeniden kurma isteği.
*Yazdıklarıyla geçimlerini sağlayan yazarlar bu dönemde ortaya çıktı.
*Yol gösterme görevini üstlenen yazarların bir kısmı, (Volter gibileri) yönetenleri aydınlatma yoluyla etkili olmayı denedi. Diğer bir kısmıysa halkı aydınlatmayı amaçladı. Halk aydınlandığında mutlu toplum kurulacaktı.
*Ansiklopediler yazılmaya başlandı. Halk bu yolla aydınlatılacaktı... Bilim halka ulaştırılacaktı.
*İnsan hakları, doğal haklar, halkın isteği gibi kavramlar bu dönemde yaygın konuşulmaya başladı.
*Anayasalar bu yüzyılda yapılmaya başladı.
*Bilimin insan yaşamını değiştireceği inancı yaygınlaştı.
*Bilim, yaşamı ve sanatı bu dönemde etkilemeye başladı.

Bu çok önemli başlangıçlar nedeniyle, 18. yy.ın bilimine, sanatına, felsefesine daha bir önem vermenin yararlı olacağını düşünüyoruz.
İnsan hakları kavramı bu yüzyılda doğdu: Amerikan ve Fransız anayasaları bu yüzyılda yazıldı; Locke’nin düşüncelerinin etkisiyle. Locke’a göre Fizik, kesin bilgi değildi. Deneylere göre değişmek zorundaydı. Şekillerin bilgisi olan Matematikse kesindi; deneylerle ilgisi olmadığından ve akla dayandığından.
Gelecekte kurulacak olan Ahlak Bilimi davranışların formunun akılla kurulmuş bilgisiydi. Bu nedenle kesindi. Fiziğin gerçeklerine karşı çıkılabilirdi ama aklın formlarına dayandığından karşı çıkılamaz bilgilerdi.

İnsan hakları, geometrideki teoremler gibi kanıtlanacaktı. Anayasalar, karşı çıkılması olanaksız aklın gerçeklerini dile getirmekteydi. İnsan haklarına karşı çıkmak geometrinin gereçeklerine karşı çıkmakla eş değerdi. Çünkü insan hakları davranış formlarının akılla üretilmiş bilgileriydi.

Boş inanaçlar yerine aklın gerçekleri geçecek ve mutlu bir dünya kaçınılmaz olarak gerçekleşecekti. Boş inançlar, aklın bu kuşku götürmez gerçekleri karşısında mutlaka yenilecekti. Böylece boş oldukları halde etkili ve zararlı olan bu boş inançlar ortadan kalkınca dünya cennete dönecekti.

Dünyayı yöneticiler değil, akıl adına konuşan aydınlanmış kişiler yönetmeliydi: 
Yönetenler davranışların geometrisi olan ahlak bilgisine sahip olmalıydı. Bu nedenle aydınlanmış halktan biri, yöneticilerden daha çok yönetime katılma hakkına sahipti.

Voltaire krallları ve soyluları etkilemek gerektiğine inanıyordu: Onlar aydınlatılınca her şey olması gerektiği gibi olacaktı. Rousseau halka güveniyordu bu konuda. Halk yönetime katılmalıydı.

Halk aydınlatılmalıydı.
Bu amaçla halka bilgi verecek ansiklopediler yazılmaya başladı bu yüzyılda, gazeteler yayınlandı Aydınlanmış halk yönetime ağırlığını koysun diye.

Özetle 
Tek söz sahibi akıldı. 
Modern toplumları kuran temel kavramlar bu dönemde oluştu. Amerika ve Fransız anayasaları bu kavramlarla oluşturuldu.
Örnek olarak bütün anaysaların paylaştığı “doğal insan hakları” kavramı...
Bu kavram ve buna benzer kavramlar ilk kez Locke’de (şimdi amlaşılan şekliyle) dile gelmiştir. 
Topluma yön veren yöneticiler değil aydınlar olmalıydı:
Aydınların görevi, mutlu bir dünyanın kurulması için düşünceler üretmekti.

Halkçılık:
Halk aydınlatılmalıydı ve yönetime katılmalıydı.

Postmodernizm:
Aklın bir baskı aracı olarak kullanıldığını savundu. Mutlu bir dünya kurmayı vadedenler aslında baskı araçları üretmişti yalnızca. Doğrular dil ürünüdür yalnıca, konuşmadır; o kadar. Tapınacağımız şeyler değil.
20. yy.ın ikinci yarısı bu düşüncelere karşı bir harekettir. Bu nedenle; aydınlanma düşüncelerini eleştirel biçimde ele almadan günümüz düşüncesini anlamak olanaksızdır.