Yazılar

Epikür


I  HELENİSTİK ÇAĞ  (HELENİZM)

Gökberk, Felsefe Tarihi'nde şöyle anlatıyor Helenistik çağ'ı:   "İskender, Asya seferleriyle, Helenizm denilen fenomene yol açmıştır. ..... Helenistik çağda, Yunan kültürü kendi içine kapalı olmaktan çıkmış, Akdeniz çevresinde -başlangıçta özellikle Doğu Akdeniz ve Mısır’da- oturan ulusları birleştiren büyük bir kültür akımının içinde yer almış ve bu sürecin temeli olmuştur. Bu süreç İskender'in ölümünden sonra (İ.Ö. 329) Doğu Akdeniz çevresinde kurulan Helenistik devletlerde Yunan ve Doğu düşüncelerinin karşılaşıp birbirleriyle kaynaşmasıyla başlamıştır." "Helenizm, Yunan kültürünün Akdeniz çevresinde yayılıp bu bölgeyi kültürce Helenleştirmesi, demektir." (98,99/1)      
Bu devrenin bir kaç belirgin özelliğini sıralayalım:     
1. "Teorik ilgi, bundan sonra sistemlere, metafizik sorunlara değil de tek tek bilimsel konulara yönelmiştir."     
2. Pratik felsefe en önemli konu durumuna geçmiştir. "Teorik sorunlar artık başlı başına bir amaç değildir. Onlarla, hayata uygulanmaları için, yaşayışta bir bilgeliği sağlamaları bakımından uğraşılır." (100/2)     
3. Doğu dinlerinin düşünce yaşamı üzerindeki etkisi durmadan artar. Bu artış düşünce yaşamına dini bir özellik kazandırıncaya kadar sürecektir.    

II  KYRENE OKULU  
Epikür iki kaynaktan yararlanmış:   Bu etkilerden biri Demokrit'ten geliyor. Bu düşünür üzerinde durmuştuk. Diğeri de Kyrene okulu’ndan. Bu okulun sözünü etmemiştik hiç. Bu yüzden kısa bir bilgi vermenin iyi olacağını düşünüyorum. 
1. Kurucusu Kyerene'li Aristippos'tur (435-355).     
2. "Bir süre Sokrat'ın çevresinde bulunmuş. Sonra da gezgin bir sofist yaşamı sürmüş." Gökberk, 62/2   
3. "Heraklit gibi düşünüyor ve herşey gibi insan vücudu da kesintisiz değişir diyor. Bu değişme yüzünden, vücudun doğal durumu olan uyumlu yapısı zaman zaman ortadan kalkar. Zaman zaman da bu uyum yeniden kurulur.   Uyumsuzluk durumu acı duygusunu, uyumlu durumu ise haz duygusunu yaratır." Gökberk, 62/3)   
4. Aristippos'a göre, varmak için uğraşılmaya değer olan, yalnızca (uyum durumu) hazdır. Hazzı istemek, aramak insan ve hayvan için doğal duygudur." Gökberk, 62/4  
5. "Haz iyinin kendisi olmuş oluyor. Hazzı sağlayan şey iyidir, acı veren şey kötüdür. Bu ikisinin dışında kalan şeylere de aldırmamalıdır." "Aristippos, hedonizmin kurucusu olmuştur." Gökberk, 63/5)     
6. "Hazlar birbirlerinden nitelik bakımından değil: şiddet (ve süre) bakımından ayrılırlar. Maddi (duyusal) hazlar manevi hazlardan daha üstündürler. Çünkü doğrudan doğruyadırlar." Manevi hazlarda "süreklilik vardır." Gökberk, 63/6     
7. "Hazzı elde etmek için bilgi gereklidir. (Sokratik öge) Bilgi insanı; önyargılardan, boş dini inançlardan, üzücü tutkulardan kurtarır. .... Bir güven kazandırır. ..... çevresine ve içinde bulunduğu koşullara egemen kılar." Özgür olmasına imkan verir. Gökberk, 63/7  
8. "Topluluk hayatına değer vermezler." Gökberk, 64/8  

III   EPİKÜR     
1. Epikür'e göre Felsefe, "bireyin mutluluğunu sağlayacak olanakların, araçların araştırılmasından başka bir şey değildir. Felsefenin yapacağı, göreceği iş yalnız budur." Gökberk, 104   Kendisinden önceki Yunan düşüncesinden önemli bir ayrılıştır bu: Öncekiler için bilmek kendi başına bir değerdi. Bilen kişi mutlu da olurdu. Epikür’deyse, bilgi mutlu olmanın şartı olduğu için isteniyor.     Örnek olarak; Sokrat ve Platon’a göre, bilen kişi iyi kişiydi, aynı zamanda. İyinin ne olduğunu bilenin iyi davranmaması olanaksızdı. ‘İyi insan’, ‘mutlu insan’ sözüyle eşanlamlıydı. Bilmek, iyi olmak, mutlu olmak birbirinden ayrılamıyacak kavramlardı. Onlar kalabalığı aşmış kişiyi; pratik hiç bir değeri olmayan bilgileriyle evreni seyreden biri olarak görüyorlardı.   Bilmek ile iyilik ve mutluluk arasında öğretmenleri kadar sıkı bir bağ kurmayan Aristo için bile durum böyleydi. Bilmek, doyurulması gereken doğal bir eğilimdi.   "Bütün insanlar doğal olarak öğrenmek isterler. Bunu gösteren şey, duyumların yarattığı hazdır." diyor Aristo.    Şu sözler de Aristo'nun:   "Görmeyi öbürlerine yeğ tutarız. Bunun nedeni, görme duyumunun bütün duyumlarımızın arasında bize en çok bilgi sağlayan ve bir çok değişikliği bulduran duyum olmasıdır."   Afşar Timuçin, 34-35  
2. Epikür, Atina'da açmıştı okulunu. Konuşmalarını daha çok bahçede yaptığı için, ‘Bahçe’ adını verdiler okuluna.   Yalnız okulunun şu özelliği gözden kaçmamalı: Epikür’ün, burada çevresindekilerle kurduğu ilişki, bir öğretmen öğrenci ilişkisinden çok azi-mürid ilişkisine benziyordu. "Epikür, bu cemmatın başında yalnız bir hoca değil, öğrencilerinin ruh durumlarıyla ilgilenen bir dost, bir babadır. .... O, öğrencilerine kendi prensiplerini öğütlerle ve kendi hayatından verdiği örneklerle anlatmaya çalışmıştı. ... Epikür, öğrencilerine, iç hürriyet ve huzura eriştirecek bir hayat sanatı öğretmek istemiştir." Görüldüğü gibi bir okuldan çok bir tekkeye benziyor onun Bahçe'si. Kamıran Birand, 105     


IV   
1. Üç bilgi dalı öğretiliyordu Bahçe'de:   
I. Fizik: Doğa araştırılması. Yukarıda söylediğimiz gibi, iyi bir yaşamı (mutlu bir yaşamı demektir bu aynı zamanda) gerçekleştirme, bu tür bilgileri gerektirdiği için yapılacaktır bu araştırmalar. (Aslında, öğrencilerin bu araştırmalara katılması ve araştırmalarını sürdürmeleri gerekmiyordu. Hocalarının bu konuda öğrettiklerini bellemeleri yeter görülüyordu, mutlu olabilmeleri için.)     Bu tür bilgilerin, insanı; ölüm ve Tanrı ile ilgili korkulardan kurtaracağını düşünüyordu. Epiküre göre, bu iki korkuyu da din beslemektedir. Fizik, Din ile savaşma konusunda gene iyi bir silah olarak görüldüğünden kullanılılyordu.   Yanlış bilgilerden doğan diğer korkularımız, bu arada geleceğin getireceklerinin zaman zaman ürküntü vermesi gene Fizik'in yenmesi bekleniyor. (Fizik burada Metafizik anlamında kullanılmakta) Şunlar Epikür'ün:   "Evrenin tabiatını tamamiyle öğrenmemiş olan ve Tanrı masallarına dayalı tasarımlarla yetinen insan; son ve en önemli şeyler karşısında duyduğu korkudan kurtulamaz. Bunun için tabiatı tanımadan tam haz olamaz." (M. 57/2)     
II. Etik: Konusu, "insanın neye ulaşmak, neden kaçınmak istediğini" araştırmaktı.  
III. Kanonik (Mantık): Mantık, doğru düşünmenin kurallarını gösterecekti. Mutlu olmak için nelerin yapılmasını gerektiğini araştırma sırasında kullanılacaktı bu kurallar, yanlışa düşmemek için Gökberk, 105       
2. Epikür, Metafizik'ini Demokrit'ten almıştır.   Evren küçük parçacıklardan oluşmuştur. Demokrit gibi bunlara atom adını veriyor.     “Atomlar birbirlerinden yalnız büyüklüklükleri, şekilleri ve ağırlıkları bakımından ayrılırlar.” Özce aynıdırlar... “Atomların şekilleri sayılıdır. Buna karşılık büyüklükleri çok çeşitlidir. Büyüklükleri, görülemeyecek kadar küçük atomlardan, görülebilecek kadar büyük atomlara kadar sayısız şekilde değişir." Kamıran, 62     
3. Bütün atomlar ağırlıklarından ötürü aşağıya doğru hareket etmektedir. 'Atom yağmuru' diyor Epikür buna. Gökberk, 106     
4. Epikür, atomların düşüşleri sırasında, bazen, nedensiz olarak saptığını (dikey yollarından) düşünüyor. Bu sapmaların sonucu olarak atomlar birbirleriyle çarpışıyor ve bir araya gelebiliyorlar. Bu bir araya gelip öbeklenmeler ve birbirlerinden ayrılmalar sonucu olarak dünya oluşuyor ve değişmeler (olaylar) yaşanabiliyor.     Epikür, atom yağmurundan söz etmesi, nedensiz sapmaların olduğunu söylemesi ve hareketi ağırlıkla açıklamasıyla Demokrit'ten ayrılıyor.     Epikür de Demokrit gibi materyalisttir.  Yalnız Epikür, (nedensiz sapmaları kabul etmesinden ötürü) mekanist değildir (Demokrit gibi). Nedensiz sapmaların dışındaki bütün hareketler mekanik kurallarına göre olmaktadır.     Epikür'ün Demokrit'ten ayrılarak, hareketi ağırlıkla açıklamasını anlamak güç değil. Sağ duyusuna dayanarak bu değişikliği yapmış olmalı. Ama neden nedensiz sapmalara teorisinde yer verdi? Önemli bir soru bu:   Her şeyin mekanik kurallarına göre olduğu bir dünyada, kişi kendisini nasıl kurtarabilirdi? Böyle bir dünyada kadere boyun eğmek gerekecekti. İnsanın kendisini kurtarabilecek çıkışı yapabileceğini söyleyen; başka bir söyleyişle, özgürlüğün olduğu bir evren anlayışı gerekti ona. Bu yüzden, "irade özgürlüğü sorununun Epiküros için büyük bir önemi var. Bir indeterminizm olarak irade özgürlüğü, Yunan Felsefesinde ilkin Epiküros'ta tam bir açıklıkla ortaya çıkıyor." Gökberk, 107     Bu bölümü bitirmeden, Epikür'ün Amaç nedene yer vermediğini de belirtelim. Bunun nedeni de; Epikür'ün, amaçlı bir evrende, kişi kurtuluşunu tehlikede görmesi olabilir.       5. Atomların hareket etmesinden de anlaşılacağı gibi Boşluk da olmalı. Boşluk olmasaydı hareketi düşünmek olanaksız olacaktı.     Bu söylenenleri kısaca toplayacak olursak; Epikür evreni atom, boşluk, ağırlık ve nedensiz sapmalarla açıklıyor.       
6. Ruh da maddedir. Beden gibi atomlardan oluşmuştur o da. Yalnız ruhun atomları, bedeninkilere göre çok daha incedir.   Ruhun da madde olduğunu şunlarla kanıtlıyor Epikür:   
a. Ancak maddi şeyler birbirlerini etkileyebilir: Ruh ve madde birbirlerini etkileyebildiğine göre (kolumdaki yaranın acısını duyarım ve anında elimi çekerim kolumu, istersem kaldırabilirim) ruh da beden gibi maddidir.   
b. Beden olaylarıyla ruh olayları arasında bir paralellik vardır:   Bayılma sırasında ruhi melekeler de zayıflar.   Çocuk büyüdükçe ruhi melekeler de gelişir.   Yaşlanma ilerledikçe zayıflar.   Hastalık ruh üzerinde çok etkilidir. Weber, 79     Ruhun bölümleri: Ruh dört maddeden oluşmuştur. Ateş, soluk, hava. Bunların üçüne birden ‘alagon’ adını veriyor. Alagon bütün bedene yayılmıştır. Canlılığı sağlar bu bölüm. Psişik yaşantının kaynağı ‘logikon’dur. Yeri göğsümüzdür. Haz ve acıyı duyan ruhun bu parçasıdır. Psikolojik süreçlerin de kaynağı gene budur. Gökberk, 106       
7. "Bizden de atomlar ayrılıp gider; yenileri gelir ve bizim varlığımıza alınırlar. Hayatı sürdürecek atomların kaybı ... alınanlardan fazla olursa o zaman o cisimde harap olma başlar ve gittikçe artar. Böyle atomların bileşim ve örgüleri başka atom kümelerinin tesiriyle parçalanacak olursa bu cisim atomlarına ayrılır. O zaman canlı yaratıklar için ölü deriz. Ama atomların kendileri yok olmazlar. Aksine, o zamanki bileşimlerinden ayrıldıktan sonra başka, yeni nesnelerin kuruluşunda kullanılır. İşte hayat ve ölüm böyle oluş ve yok oluş, önsüz sonsuz bir karşılıklı etki şeklinde sürüp gider....... Bu sebeple organizmanın dağılmasından sonra ruhun yaşaması diye bir şey yoktur." "Kişilik olarak, ölümden sonra bizden hiç bir şey kalmaz." Böylece "ölümden sonra, ruhumuzun mukadderatı hakkında bütün korkularımız" yersizdir. (M:; - Johanne Newaldt'ın giriş yazısından- 22, 23/2E, F)   (Organizmayı sistem olarak görüyor.) Atomlar değişir; ama ben, ben olarak kalmaya devam ederim. Atomların dağıldıktan sonra duyumlar da yok olur.)   Şu satırlar Epikür'ün mektuplarından:   "Bütün iyi ve kötü şeyler sadece duygularımıza dayanır. Ölümse duygularımızın ortadan kalkmasıdır. Bu sebeple, ölümün bir hiç olduğunu bilmek ve geçici hayatımızı tatlılaştırır. .... çünkü yaşamayışın korkunç bir şey olmadığını göreni hayatta artık hiç bir şey korkutmaz. ..... Biz var oldukça o yoktur; o varken de artık biz yokuz. Bunun sonucu olarak da o ne dirileri ne de ölüleri ilgilendirir." (M., 34/2F)     Ölümü, "dehşetle gözümüzün önüne getiren şey hiçlik fikriyle hayat fikrini birbirine karıştırmamızdır. Ölünün derece derece yok oluşunu hissettiğini, yandığını yahut kurtlar tarafından kemirilişini duyduğunu, ruhun var olmakta ve duymakta olduğunu sanırız. Eğer hayat fikrini zıddından rahatça ayırabilmeyi başarabilseydik; eğer ölmezlik fikrinden açıkça vazgeçmeye muvaffak olabilseydik ölüm korku konusu olmaktan çıkardı." Weber, 80       
8. Cisimlerden göremiyeceğimiz kadar ince hayalcikler ayrılırlar. Çok büyük bir hızla dolaşırlar (boşlukta). Bu hayalcikler gözümüze gelince algı dediğimiz olay olur; bu hayalcikler hangi varlıktan gelmişse onu görmüş oluruz.   Bu hayalcikler, ayrıldıkları varlık yok olduktan sonra da boşlukta dolaşmaya devam edebilir. Rüyanın nedeni budur işte: yok olan varlıklardan ayrılmış olan hayalciklerin gözümüze gelmeleri.   Bu hayaller gözümüze gelmeden önce bir takım değişmelere uğrayabilir. Bazan da başka hayalciklerle çarpışmaların sonucu olarak, dış dünyada karşılıkları olmayan bileşik hayaller oluşabilir. Yanlış algılamanın, bilgilerimizdeki yanlışlara neden olan olayların kaynağı budur. (R. 372/2I ab) (R.372/2 I ab)       
9. Her türlü bilginin kaynağı duyu verileridir. Duyu verilerinden bir çok kez ortaya çıkmasından (tekrarından) tasavvurlar doğar. Gökberk, 105 Daha sonra tasavvurların kendiliklerinden düzenlenmelerinden de hükümler ortaya çıkar. Kamiran Biran, 105 Bütün bu söylenenlerden anlaşıldığına göre, Epikür sensualist ve deneycidir.    Hayaller gözümüze gelmeden önce bir takım değişmelere uğradığından ötürü gerçekliği olduğu gibi vermezler. (Bilgimizin tek kaynağının algılarımız olduğu unutulmamalı bu arada.) Kısacası bilgilerimiz, algılarımız rölatiftir (mekanik olaylara ve tesadüflere bağlıdır kısacası.)   Ama bilgilerimizin doğruluğunun ölçüsü gene de algılarımız ve onlardaki tekrarlardır.     Epikür'ün maksimlerinden:   "Eğer bütün duyumları inkâr edecek olursan, o zaman, bunlar arasından tek birinin hatalı olduğunu iddia edebilmek için bile dayanacağın şey kalmaz." (60/23)       
10. Tanrılar vardır. Tüm toplumların tanrılara inanmaları kanıtlar bunu. Rüyalarda gördüğümüz ama karşılaşmadığımız varlıklar da doğrular onların varlıklarını. (M. 24/2H) (372/2H)     Tanrılar kusursuz yaratıklardır. Bu onların önsüz-sonsuz bir mutluluk içinde yaşamakta olduklarını gösterir. Büyük bir mutluluk içinde olduklarından hiç bir eksikleri yoktur. Bu yüzden ne bu dünyayı yaratmış olabilirler ne de bu dünyanın işlerine karışırlar. Mutlu olduklarından toplum içinde de yaşamazlar: yalnızdırlar. Bu dünyanın böylesine kusurlu olması onun kusursuz yaratıklar tarafından yaratılmadığını kanıtlar.    Onlar evrenin bir yanındaki boşlukta yaşamlarını sürdürmektedir.   Öyleyse tanrıların cezalandırmaları, onların bizlere uygun gördüğü değiştirilemez kader gerçek değil. Tüm bu tür korkuları bir yana atabiliriz. (G. 106; W, 78-79; R.372; M. 24-55/2 H)     Şu sözler Epikür'ün:   "Mutlu ve ölümsüz varlığın ne kendisi tasa çeker, ne de başkalarına tasa çektirir. Bu sebeple de ne hiddet tanır ne de iyilik." (M. 55/2H)    

V   PSİKOLOJİSİ     
Epikür metafiziğini Demokrit'ten almıştı (mutluluğumuz üzerindeki etkinliğine göre bir takım değişiklikler yaparak) Psikolojisini de Aristippos'tan almıştır. (Bir iki şey ekleyerek)
1. Bir mektubunda,   "Aslında ne yapıyor ne ediyorsak hepsi acı çekmemek ve korkuya uğramamak içindir." diyor. (M. 3Bb)   Daha sonraki konuşmalarına bakılacak olursa bu yalnız insanların değil bütün canlıların amacıdır.       
2. Eğer kişi tüm acılardan ve korkulardan kurtulmayı başaracak olursa artık hiç değişmesini istemediği bir yaşantı başlar. Hiç bir eksiği ve hiç bir korkusu olmadığından yapacağı, istediği, değişmesini dilediği bir şey yoktur çevresinde. (Böyle bir şeyi tanrılar sürekli olarak yaşamaktaydılar. Bu yüzden ne böyle ne de daha iyi bir dünyayı yaratıp yönetmeleri olanaksızdı. Böyle bir durumu yaşayanların bir şey yapmak isteyeceklerini düşünemiyor Epikür.)     Tüm canlıların yaşamaktan memnunluk duydukları bu şey yaşamın doğal amacıdır. Yalnız canlılar bu yaşama ulaşmak için çalışmazlar. Acıdan ve korkudan kaçarken gerçekleştirirler bu yaşantıyı.     Bu yaşantıya Epikür, 'Pasif Haz' diyor. (R. 368) (Ataraksiya) (GB: 107) (Doğal KB 107)  Daha düşünme kabiliyeti olmayan çocuklar, hayvanlar bile acıdan ve korku veren şeylerden kaçarlar. Bu yönelişin doğallığının kanıtıdır. K.B. (107/3Bb)       
3. Tüm canlıların amacı olan yaşantı için şu özelliklere sahip olduğu söyleniyor:    Beden için: Ruh için acı çekilmez Huzursuzluk yaşanmaz (huzur). Korku yaşanmaz Yaşanılan bir şey yoktur.     Bedene ve ruha birlikte verilen sıfatlar rahat sakin. Bu özellikleri yaşayan kişi mutlu kişidir Epikür'e göre. Bu kişiler tam bir doyum içindedirler ve hazzı da aranmazlar. Ve yalnızca bunu yaşayan kişiler mutludurlar.   "Ancak bunlar mutlu bir yaşamı meydana getirirler." Epikür’ün bu söz. (M. 36/3Bb)       
4. Tüm acılardan kurtulmuş kişi, rahat kişi; diğer bir söyleyişle mutlu insan, hiç bir eksiğin acısını çekmiyordu. Tam bir doygunluk içindeydi o. Bu arada hazzı da istemezdi. Epikür'e göre mutsuz kişiler hazzı arar. Hazzı aramak mutsuz olmanın kanıtıdır onca. (Aslında analitik bir önerme bu.)   Mutsuz kişi, hazzı arar, kendisine haz verecek şeyleri elde etmeye çalışır. Bu tür hazza, bir şeyleri elde ederek ulaşılır. Bu yüzden aktif haz adını vereceğiz.       
5. "Gerçekten hazzın bulunduğu yerde ve onun bulunduğu sürece acının, tasanın ya da her ikisinin birden yeri yoktur."   diyor Epikür. Buna göre haz veren şeyi elde eden kişi de mutludur; ama elinde bulundurduğu ve elde edebildiği sürece. (M. 55/3C)       
6. Böylece, Epikür'e göre, mutluluk sorunu, haz verdiği için ulaşılmak istenen şeyleri elde edebilme sorununa dönüşüyor:   
a. Eğer istediklerim elde edilebilir şeylerse (Stoa),   
b. Elde edilebilir isteklerim elde edemeyeceğim kadar çok değilse mutlu olabileceğimi düşünebilirim. (Sınır sorunu)     Yalnız mutluluk sorununu çözebilmem için bir şeyi daha göz önünde bulundurmalıyım:   Acı veren şeylerden her kes kaçar. Haz veren şeyleri isi her kes ister doğal olarak. Sorun yok yalnızca haz ve yalnızca acı veren şeylerin karşısında.   Ama isteklerimizin büyük bir kısmı hem acı verir hem de haz. Bu durumda isteklerimizin verecekleri haz ve acının akıllıca bir hesabının yapılması gerekecektir. (Hesap sorunu)     Son olarak bir sorun daha var isteklerimizle ilgili olarak:  Söylenenlere bakılırsa mutlu olmamız; yukarıdaki ölçülere göre isteklerimizi değerlendirmeye bağlı; ama bırakılması gereken istekleri bırakabilirsek, isteklerimizden vazgeçmek mümkünse...     İşte mutluluğumuz bu üç bakımdan isteklerimizi tanımağa bağlı.       
7. Epikür'ün Menoikeus'a yazdığımız mektupta isteklerin bir sınıflandırılması var (yukarıda söylenen açılardan) (M. 35/4a)     Yalnız Epikür'ün istekleri sınıflandırmasını söylemeden önce; istekler karşısında tavrımızı belirleyecek prensipleri sayalım:   
I. İsteklerimiz olabildiğince az olmalı. (Bu ikinin içinde var.)   
II. Vazgeçebileceğimiz bütün isteklerimizden vazgeçmeliyiz.   
III. İsteklerimiz arasında seçme gerekirse elde edilebilenleri ve onlardan da kolay elde edilebilenleri seçmeliyiz.   
IV. Az bir acıdan sonra büyük bir haz getirenler seçilebilir; buna karşılık, haz verdikten sonra acılar getirenlerinden kaçınmalıyız.       Şimdi şemayla gösterelim:       
İstekler:       
A-   Tabiattan gelme   
1a- Zorunlu Yaşayabilmek için, Sağlık için (Yiyecek, içecek, yeterince ısı), Mutluluğumuz için     
2a-Zorunlu olmayanlar: Cinsel istekler (Epikür bunlara "sadece doğal" diyor)     
B- Sonradan öğrenilmişler:   Epikür bunlara boş istek diyor (zenginlik, şöhret)     "Tatmin edilmedikleri zaman acı vermeyen bütün arzular zorunlu değildirler. Eğer bunların yerine getirilmeleri güç görünüyorsa, ya da zarar verecekse, kolayca içe atılabilirler." diyor Epikür. (M. 61/3c)     Bu da onun:   "Doğal olmakla beraber yerine getirilmedikleri zaman bize acı vermeyen, ama bizi uğraştırıp duran istekler boş görüşlerden doğmadırlar ve onların içe atılmalarını önleyen kendi nitelikleri değil, insanların boş kuruntularıdır." (M. 61/3C)     Demek ki; zorunlu isteklerimizin (yemek, içmek, ısınmak) dışındaki bütün isteklerimizden vazgeçebiliriz.     Artık Epikür'ün ne söyleyeceği belli oldu:   "Et şöyle der: Aç kalmayayım, susuz kalmayayım, üşümeyeyim. Kim bu zorunluluklardan uzaksa ve ileride de öyle kalabileceğini umabiliyorsa, mutluluktan yana Zeus'la yarışabilir." (M: 66/3)       
8. Demek mutluluğumun şartları kolay gerçekleştirilebilen şeyler: Epikür'ün şu sözler:   "Kutsal tabiata şükrolsun ki; zorunlu şeyleri kolay, zorunlu olmayanları da güç elde edilebilir yaratmıştır." (M. 70/4a)       
9. Haz, mutluluk biricik iyidir Epikürce. Doğamızda temellendiği için evrenseldir; hazzın iyiliği kişiden kişiye değişmez. İyi, mutluluk, haz aynı şeyi gösterirler onun düşünce sistemi içinde. Bu yüzden etik alanında Hedonisttir Epikür. Ama Psikoloji alanın da Hedonist olduğunu hemen söyleyemeyiz. Çünkü mutlu kişi hazzı aramaz artık. Ve canlılar hazzı aramadan önce acıdan kaçan varlıklar olarak çıkarlar karşımıza.   Haz biricik iyidir. Başka her şey bizi ona ulaştırmasına göre iyi veya kötü olabilirler. Başka her şeyin iyi olup olmaması hazza göredir.       
10. Epikür'ün hazla iyinin aynı şeyler olduğunu söylemesine bakarak onun zevk peşinde koşan biri olduğu sanıldı. Aslında şimdiye kadar söylenenlerden açıkça anlaşıldı nasıl bir yaşam istediği ama biz gene de belirtelim: Doymak ve üşümemekten başka bir şey istemiyor Epikür:     “Ekmek ve suyla yaşadığımda zevkten titrer bedenim. Lüks zevklerden kendilerinden ötürü değil onları izleyen uygunsuzluklardan ötürü nefret ediyorum.”     Bir dostuna yazdığı mektuptan şu da:   "Bir kenarda kalmış peynirin varsa bana biraz gönder. Acıktığımda bir ziyafet çekeyim kendime." (R: 365)   Maddi ve manevi hazları şöyle ayırıyor Epikür:   "Tatmanın, sevginin, işitme ve görmenin zevklerinden el çekersen iyiyi nasıl kavrayabileceğimi bilmiyorum. " " Bütün iyinin başlangıcı ve kökü midenin zevkidir. Bilgelik ve kültürün bile ona başvurması gerekir." (367/3D)         

VI     
Bütün değerlerimiz, bizim hazza ulaşmamıza yardım ettiklerinden iyiydiler. (G. 108/8) Bu bölümde, hazla ilgilerinden ötürü iyi olan bir kaç değerden söz edeceğiz:     
1. Ailenin sorumlulukları, kişiyi mutluluktan uzaklaştırabileceği için Epikür evlenmemeyi öğütler öğrencilerine. Politik sosyal yaşamdan da uzak durmalı aklı başında insan. (G. 108/7,5) Toplum insanı insana düşürerek dostluğu bozar. Servet kişisel değerin yerini alır. Kişinin diğerlerine düşmanlık beslemesine neden olur. (J.L. 60)   İnsan insana ilişkilerden yalnızca dostluğa değer verir Epikür.   Neden değer verdiğini onun sözleriyle belirteyim:   "O kadar erişilmeye değer olan dostluğun temeli gene de faydaya dayanır." (M. 65/5)   "Biz dostlarımızın yardımlarından ziyade, onlardan her zaman yardım isteyebileceğimiz güvencesine muhtacız." (M. 66/5)       
2. Epikür'e göre "Her şeyin başında ölçülülük gelir." (M. 38/3d)   Onun ölçülülüğe bu ölçüde değer vereceğini bulabilirdik aslında. Çünkü hazza ulaşmamız, isteklerimize sınır koyabilmemize bağlıydı. (İsteklerimizin kolayca içe atılabileceğine inanması bakımından Platon'a benziyor, Aristo'dan daha çok.) Ölçülülük bütün değerlerimizde kendisini duyurur. Bütün değerlerimizle birlikte ölçülülük de gerçekleşir.       
3. Hak ve hukuk da değerli şeylerdendir; çünkü:   "Adalet, kendiliğinden hiç bir zaman var olmamıştır. Bütün hukuk; herhangi bir yerde, ve herhangi bir zamanda, toplum içinde, kötülük etmemek ve kötülük görmemek için yapılmış bir anlaşmadan başka bir şey değildir."   "Haksızlık kendiliğinden kötü değildir. Asıl kötü, suçluları cezalandırmakla görevlendirilmiş olanlardan kurtulamamak korkusudur."   "Karşılıklı kötülük etmemek anlaşmasının yasakladığı şeylerden birini gizlice yapan kimse, ..... meydana çıkmayacağına emin olamaz."  "Kanunlar bilgeler için konmuştur. Ama haksızlık etmesinler diye değil; haksızlığa uğramasınlar diye." ( M. 62, 63, 71/7)       
4. Zenginlik konusundaki düşüncesini de belirten sözlerini alalım:   "Tabiatın istediğine göre ölçülü fakirlik büyük bir zenginliktir. Buna karşılık hiç bir sınır tanımayan zenginlik de büyük bir yoksulluktur." (66/3)       
5. Şöhret sorusuna gelince:   "Bazıları, .... güvenlik sağlayabilmek için büyük bir ad kazanmanın, ve meşhur olmanın peşinde koşarlar. Eğer bunları elde ettikten sonra tam bir korkusuzluk içinde yaşarlarsa, o zaman sahiden bu, tabiatın istediği iyiliğe erişmişlerdir. Yok; canları konusunda korkudan kurtulamamışlarsa, o zaman, ...... uğrunda çabaladıkları bile artık onların değildir." (56/11)         

VII     
1. Öğrencilerinden ne yapmalarını isterdi Epikür?   Bir mektubunda şöyle yazıyor:  "Bunları gece gündüz, yalnız başına ve senin düşüncende olan biriyle birlikte hep düşün. O zaman ne uyurken ne de uyanıkken ciddi hiç bir huzursuzluğa uğramayacaksın. İnsanlar arasında bir tanrı gibi yaşayacaksın." (M. 39/10)   Bu Epikür okulunun yoğun bir dogmatizm içinde boğulmasına neden oldu. Okul uzun süre devam etti ama; hiç bir yenilik getiremedi.       
2. Büyük acı çekmeleri sırasında, öğrencilerinden güzel günleri düşünmelerini ister:  "Zihinsel yaşantıda kendine acıdan çok zevki düşünmeyi öğret. Fiziksel acı, gerçekten büyük bir kötülüktür. Eğer ciddiyse bu acı, kısa sürelidir çoğunlukla, Uzayıp gidiyorsa eğer, onun karşısında mutlu şeyler düşünme alışkanlığı ve zihinsel disiplinle dayanma olanağı vardır." (R. 371/10)     Bu onun sözleri:  "Yaşantımın gerçekten mutlu olan bu gününde, ölümün başı ucunda yazıyorum. Safrakesemdeki, midemdeki sancılar bildiğini okuyor. Fakat; bütün bunlara karşı yüreğimde seninle yaptığım görüşmelerin sevinci var." (R: 366/10)     (Acıya bu ölçüde dayandıktan sonra neden bir takım isteklerden acı getiriyor diye vaz geçiyor anlamak güç.)         

VIII     
Epiktet'in şu eleştirisini olduğu gibi alalım:   "Kendince değerli bulduğun yaşantı şu: Yemek, içmek, cinsel ilişkide bulunmak, hacetini gidermek, horul horul uyumak." (R: 364/E)     

IX     
Herkes Epikür'ün çok iyi bir dost olduğunu söyler. Sevilen biri. Başkalarını düşünen kişi (dostuysa eğer.) Yalnız yararlandığı düşünürlere karşı çok sert:   Demokrit'i kendisinden öğrendiği kişi için (öğretmeni için) şunları yazıyor:   "Sanırım bu homurdananlar benim deniz anası'nı (öğretmeni için söylüyor bunu) izlediğime ve bir kaç sünger kafalı gençle birlikte onun öğrettiklerini dinlediğime inanacaktır."  Şunlar Russel'in sözleri:   "Epikür, Demokrit'e olan borcunun büyüklüğünü hiç kabul etmemiştir. Leukippos konusundaysa, böyle bir filozof olmadığını ileri sürer. Bununla kuşkusuz böyle bir kişinin olmadığını değil, Leukippos'un filozof olmadığını anlatmak istiyordu." (R: 366/367/K)     

ÖZET:     
1 Helenistik devrin tipik bir düşünürü: Metafizik önemini yitirmiş. Pratik felsefe için bütün araştırmalar. Psikoloji önem kazanmış.     
2 Din bir çok korkularımızın nedenidir. Yerini felsefe almalı. (Ölüm-gelecek)     
3  Evren, atomların mekanik hareketleriyle oluşur. Yalnız nedensiz hareketler de vardır evrende. (Kişi özgürdür bu yüzden)     
4 Tüm canlılar acıdan kaçar. Kaçmayı başarırlarsa huzur içinde yaşarlar. Kurtulamazlarsa haz aranmaya başlanır. İsteklerimizin bir kısmını yok edebiliriz. Doğal ve zorunlu olan isteklerimiz yok edilemezler. Ve bu tür istekleri elde etmek çok kolaydır.   Zorunlu olmayan istekleri elde etmek güç olduğundan ve kendileriyle birlikte bir takım acılarda getirdiklerinden ve onları bırakmak hiç bir sorun yaratmadığından bırakılmalıdırlar. (Zorunlu isteklerimizin dışında kalanlar. Gerçi pek çok boş inanç, bu isteklerin bırakılamayacağını, insanların bunlarsız mutlu olamayacağını, onlar elde edilmeyince kötü kişiler olacağımızı söyler bize. Ama, denildiği gibi, boş inançtır bunlar.     
5 Karnımızı doyurmak, susuzluğumuzu gidermek, ısınmaktır doğal ihtiyaçlarımız. Bunları karşılamak kolaydır ama; zaman zaman bunlar bile güçlükle ulaşılabilecek şeyler olabilirler. Bu durumlarda birinin bize yardım edeceğini bilmek mutluluk için gerekli huzuru verir bize. İşte dost bu kişidir. Dost veren kimse değil, gerektiğinde vereceğine inandığımız kimsedir.     
6  Mutlu olabilmemiz için diğer insanların bize acı vermeyeceğine inanmalıyız. Bunu hukuk ve kanunlar sağlar. Ve hukukun varlığının tek anlamı da buradadır. Yakalanmak korkusu mutluluğumuza engel olacağından ve de yakalanmak her zaman için olası olduğundan, kanun koruyucuların ve komşularımızın duymasını istemediğimiz şeyleri yapmamalıyız.     
7 Zenginlik, şöhret ve buna benzeyen şeyler kötü değillerdir kendiliklerinden. Ama onları elde etmek için yaptığımız şeyler bir çok rahatsız edici şeyler de getirir peşlerinden.     
8 Aile getirdiği sorumluluklardan ötürü kötüdür.     
9 Mutlu olmak isteyen kişi (haz içinde yaşamak isteyen, iyi bir insan olmak isteyen) a. sürekli olarak Epikür'ün metafiziğini ve psikolojisini düşünmeli ve acı çektikleri zamanlarda bile güzel günleri düşünebilmeyi öğrenmelidir. Epikür mektubunda, ölmek üzereyken, büyük sancılar içindeyken bile, kendisini güzel günlerini düşünmeye verebildiğini ve mutlu olduğunu söylüyor